Trafikte öfkenin sorumlusu "erkek sürücüler"
Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mevlüt Özben, trafikteki öfkenin sorumlusunun erkek sürücüler olduğunu söyledi.
29 Aralık 2022 - 11:13
Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mevlüt Özben, trafikteki öfkenin sorumlusunun erkek sürücüler olduğunu söyledi.
İstanbul Ticaret Üniversitesi ile MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünü arasında imzalanan protokol gereğince yapılan "Trafikte Küçük Hata Yoktur" adlı projeye ilişkin seminerlerden biri de Erzurum'da gerçekleştirildi.
Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı'nın yürütücüsü olduğu proje çerçevesinde düzenlenen etkinliğe konuşmacı olarak katılan Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mevlüt Özben "Trafikte Hoşgörü" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Trafik sorunları doğrudan kent sorunları kategorisinde değerlendiren Prof. Dr. Mevlüt Özben, Kentlerin her şeyden önce bir karşılaşmalar alanı olduğunun altını çizerek şunları söyledi:
"Bir karşılaşmalar sahası olarak trafik, kente ve kentliliğe dair çok şey anlatır. Trafikte hoşgörü kavramı tam da bu noktada ele alınmalıdır. Trafikle ilgili neredeyse her şey bir toplumun/ülkenin toplam kalitesine ilişkin de önemli veriler sunar. Trafiğin temel değerleri arasında gösterilen sorumluluk, yardımlaşma ve hoşgörü, kültüre dair temalardır ve trafikte olup-bitenler toplumun kültürel yansımasıdır. Bir aracın hükmedeni olarak yolda olmak elbette özgürlük arzularımızı okşayabilir ancak bunun sınırlarımızı ve sorumluluklarımızı (kendimize ve başkalarına karşı) unutturmasına izin vermemeliyiz.
Trafikte hoşgörü kavramını konuşacaksak; örneğin kemer takmamanın, makasa girmenin, olur olmaz kornaya basmanın, agresif araç kullanmanın ya da gürültülü motor sesi ile araç kullanmanın, hatta kırmızı ışıkta geçmenin racon olarak görüldüğü (yani bir anlamda farklılık oluşturmak olarak algılandığı) bir kültürün varlığını da göz ardı edemeyiz.
Trafikte hoşgörü sorununun temel kaynaklarından biri de erkek sürücü tipi dir. Toplumsal cinsiyet kalıpları açısından ele alındığında sert, yarışmacı, kavgacı, gözü-pek, sözünü sakınmayan vb'leri ile anılan kültürel erkeklik kodlarının neredeyse olduğu gibi trafik sahasına da aktarılmış olduğunu görüyoruz ne yazık kiÖrneğin Seyir Halindeki Öfkenin önemli nedenlerinden biri de erkek sürücü tipi dir. Öfke saygısızdır; öfke kural tanımaz; öfkenin olduğu yerde hoşgörü barınamaz.
Öfke duygusu elbette belirli bir cinsiyete atfedilemez; ancak pek çok akademik çalışmada erkeliğin dışa vurum biçimlerinden biri olan öfkenin erkek sürücü tipi içinde yer aldığını söylemeliyiz.
Ancak şurası açık ki, trafikte hoşgörünün kapısını aralamak için şu üç şeyi peşinen yapmalıyız: Yargılamamak; Olanı o haliyle kabullenmek ve Kişiselleştirmemek.
Trafikte hoşgörü için altın kural, kişiselleştirmemektir. Sürücü ya da yaya olarak trafikte olup biteni kişiselleştirdiğimizde işin içinden çıkılması güç sorunlarla baş başa kalmamızda muhtemeldir."
İstanbul Ticaret Üniversitesi ile MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünü arasında imzalanan protokol gereğince yapılan "Trafikte Küçük Hata Yoktur" adlı projeye ilişkin seminerlerden biri de Erzurum'da gerçekleştirildi.
Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı'nın yürütücüsü olduğu proje çerçevesinde düzenlenen etkinliğe konuşmacı olarak katılan Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mevlüt Özben "Trafikte Hoşgörü" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Trafik sorunları doğrudan kent sorunları kategorisinde değerlendiren Prof. Dr. Mevlüt Özben, Kentlerin her şeyden önce bir karşılaşmalar alanı olduğunun altını çizerek şunları söyledi:
"Bir karşılaşmalar sahası olarak trafik, kente ve kentliliğe dair çok şey anlatır. Trafikte hoşgörü kavramı tam da bu noktada ele alınmalıdır. Trafikle ilgili neredeyse her şey bir toplumun/ülkenin toplam kalitesine ilişkin de önemli veriler sunar. Trafiğin temel değerleri arasında gösterilen sorumluluk, yardımlaşma ve hoşgörü, kültüre dair temalardır ve trafikte olup-bitenler toplumun kültürel yansımasıdır. Bir aracın hükmedeni olarak yolda olmak elbette özgürlük arzularımızı okşayabilir ancak bunun sınırlarımızı ve sorumluluklarımızı (kendimize ve başkalarına karşı) unutturmasına izin vermemeliyiz.
Trafikte hoşgörü kavramını konuşacaksak; örneğin kemer takmamanın, makasa girmenin, olur olmaz kornaya basmanın, agresif araç kullanmanın ya da gürültülü motor sesi ile araç kullanmanın, hatta kırmızı ışıkta geçmenin racon olarak görüldüğü (yani bir anlamda farklılık oluşturmak olarak algılandığı) bir kültürün varlığını da göz ardı edemeyiz.
Trafikte hoşgörü sorununun temel kaynaklarından biri de erkek sürücü tipi dir. Toplumsal cinsiyet kalıpları açısından ele alındığında sert, yarışmacı, kavgacı, gözü-pek, sözünü sakınmayan vb'leri ile anılan kültürel erkeklik kodlarının neredeyse olduğu gibi trafik sahasına da aktarılmış olduğunu görüyoruz ne yazık kiÖrneğin Seyir Halindeki Öfkenin önemli nedenlerinden biri de erkek sürücü tipi dir. Öfke saygısızdır; öfke kural tanımaz; öfkenin olduğu yerde hoşgörü barınamaz.
Öfke duygusu elbette belirli bir cinsiyete atfedilemez; ancak pek çok akademik çalışmada erkeliğin dışa vurum biçimlerinden biri olan öfkenin erkek sürücü tipi içinde yer aldığını söylemeliyiz.
Ancak şurası açık ki, trafikte hoşgörünün kapısını aralamak için şu üç şeyi peşinen yapmalıyız: Yargılamamak; Olanı o haliyle kabullenmek ve Kişiselleştirmemek.
Trafikte hoşgörü için altın kural, kişiselleştirmemektir. Sürücü ya da yaya olarak trafikte olup biteni kişiselleştirdiğimizde işin içinden çıkılması güç sorunlarla baş başa kalmamızda muhtemeldir."
FACEBOOK YORUMLAR